top of page
Ara

Bilinçaltı

Yazarın fotoğrafı: NergisNergis

Güncelleme tarihi: 1 May 2022

Yeni aldığı gıcır gıcır saatini, adeta bir seramoni düzenlercesine seri ama oldukça dikkatli hareketlerle bileğine taktı...

Saatine fiyakalı bir bakış attıktan sonra bu metal yığınlarını ne kadar sevdiğini bir kez daha fark etti. Saatlere ve onların içlerinde kusursuzca ilerleyen çarklara hayrandı, saatin çıkardığı her bir ses boşlukta yankılanırken onun kulağına bir saat sesinden ziyade bir armoni gibi geliyordu. Maaşını aldığı ilk günden beri her doğum gününde kendine bir saat almak artık rutine binmişti, zaman onun için her şeydi, çünkü meslek alışkanlığı olsa gerek, geçen her bir dakika onun için oldukça kıymetli ve geri dönüşü olmayan, elden kayıp giden ve asla geri getirilemeyen bir kavramdı. Onun gibi hırslı insanlar için zaman, normal insanların zamanından iki kat daha önemliydi. Fazla oyalandığını düşünerek, aynada kravatını son bir kez daha düzeltir gibi yapıp aceleyle evden çıktı.

Çalıştığı hastane evinden arabayla yarım saat uzaklıkta olmasına rağmen, ve aslında çok da dakik bir adam olmasına rağmen bugün işe nedense geç kalmıştı, üstelik diğer günlere nazaran bugün daha da acelesi vardı. Bugün önemli bir gündü, bugün yönetim kurulu toplanacak ve önemli bir karar alınacaktı, baş hekimin boş koltuğu artık yeni birisi tarafından devralınacaktı. Bizim saat düşkünü karakterimiz de elbette bu baş hekimliğe aday olan kişilerdendi. Zira böyle bir fırsatı kaçırması onun için aptallık olurdu. Amma oyalandın be diyerek hızlıca evden çıktı ve garajın yolunu arşınlamaya başladı. "Aman aman bir trafik yoksa. kabul edilebilir bir mazeret sunarak kurulun toplantısına yetişir, yüksek bir ihtimalle de hastanenin yeni baş hekimi olarak güne başlayabilirim.'' Bunları düşünürken bir yandan da garajın kepenginin otomatiğine basarak kepengin yavaş yavaş açılışını sabırsız bir çocuk gibi ayaklarıyla ritim tutturarak bekliyordu. ''Ama eğer trafik yoğunsa yandın oğlum sen, bütün emeğin mahvolur, gidip o gerzek Levent'e kaptırırsın koca baş hekimliği, hay gece geç yatan aklımı seveyim ben." Hemen arabaya bindi ve gazı kökleyerek bahçeli hoş evinden ayrıldı. Lütfen diyordu, "Lütfen trafik tıklım tıklım olmasın, hoş İstanbul gibi bir metropol için bu biraz fantastik bir düşünce ama olsun'" Bu saat düşkünü beyefendimiz kendi kendine böyle düşüne dursun, trafik ışıkları kırmızıyı göstermiş, ayağını gazdan çekmişti.

Dehşet bir trafik vardı, dilinde ne söylenmedik bir küfür ne de bir hakaret bırakmıştı. Alarmı duymayıp 25 dakika geç kalkması, bu yüzden de kahvaltı yapamamasına mı yansın, yoksa 1 saatte anca açılacak olan trafiğe mi karar veremiyordu. Derken o anda insanın aklını alacak bir sesle etraftaki herkes arabasından dışarı çıkıp olabildiğince hızla koşuşturmaya, ve koşmayla paralel olarak da bağırmaya başladı.

Etraf mahşer meydanı gibiydi, o kadar çok sarsılma oldu ki, otoyol zemini bile neredeyse çökecekti. İnsanlar o kadar paniklemişti ki, birbirlerini çiğneyerek olabildiğince hızında koşmaya, kendini kurtarmaya çabalıyordu. Kulakları sağır edecek tiz bir ses de bu mahşer meydanının tuzu biberi olmuştu. Bizimkisi o sırada ne yaptı diye soracak olursanız, duruyordu. Sadece duruyordu. Ama diyordu, bu çok saçma, yani bu kadar kötü şey üst üste gelebilir mi, tanrım ben neredeyim böyle, derken şokun etkisinden kurtulmaya başlamış olmasından gerek, koşmaya, bağırmaya çalıştı, ancak nafile, sesi çıkmıyor, bırak bağırmayı adım dahi atamıyordu, bağırmaya çalıştı, koşmak için çırpındı durdu, denedi, denedi, sonra gözlerinin kararmaya başladığını hissetti...

Tiz bir sesle uyandı, kan ter içinde kalmıştı, derin bir oh çekti, alarmını kapattı, hızlıca üzerini değiştirdi.

Yeni aldığı gıcır gıcır saatini, adeta bir seramoni düzenlercesine seri ama oldukça dikkatli hareketlerle bileğine taktı...

44 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

BAHT UTANSIN !

ARAF

Comentarios

Obtuvo 0 de 5 estrellas.
Aún no hay calificaciones

Agrega una calificación
Yazı: Blog2_Post
bottom of page